Tuğrul Çakar, Rahmetli ‚Sarı“ ile / Foto: Mehmet Ünal / Eskişehir
Tuğrul Çakar İçin
YOLCULUĞUN İÇİNDE HÜZÜN
Halbuki daha çok sohbet edecektik; yapacak işlerimiz vardı. Gezmelerimizi arttıracaktık. Sırada Doğu Türkiye vardı…
“Yolda olmalıydık, ve yol ile birlikte yaşlanmalıydık.“ Kollarımda kaybettim Tuğrul Çakar’ı. O günden beri
kendimi sıcak suya batırılmış lahana gibi hissediyorum… Kitaplarını yeniden okuyor, fotograflarına bakıyorum. Yaşanmışlıkların alanında dolaşıyorum. Anılarımızın arasında dolaşıyorum. Bir ara sessizlikler içerisinde kalıyorum.
Ölümü kolay değil!
Ölümle yaşam arasındaki çizgide sonsuza dek yaşayacakmış gibi davranıyor insan…unutuyor ölümü.
Hatta bazen kendini bile ölümsüz sanabiliyor… Akşamüstü Yine Hüzün kitabında: “Yapılabilir mi ölümün fotoğrafı? Yapılmalı mıdır? Ya da? Ama yaşanabilmelidir, fotoğraf. Oysa ölüm, yaşanmaz!“ yazmıştı.
Evet, şimdi ölümün fotoğrafının yapılamayacağını daha iyikavrıyorum. Zaten “hüzzam bölümünü“ anlatmak istemiyordun,
Tuğrul…“Fotoğrafla geçen 35 yıllık yaşamın hafif müzik bölümünü özetledim sanırım. Bir de hüzzam bölümü var ki, o hep olduğu gibi, bende kalsın.“*1
Bu kısmı sadece tahmin edebiliyorum. Başlıcası, fotoğraf camiasının duyarsızlığı, sadece “laf üretenlerdi.“
Sohbetlerimizde, doğru bildiğini söyleyen, dik bir duruş sergileyen bir dosttu… Söylemeyip içine attıklarını hissederdim.
Yumuşak huyluluğu, insanları kırmaktan çekinen tavrı bunun ıspatıdır. Merhametliydi. Duyarlıydı. Bazı çiğlikleri, olgunlaşmamışlıkları hazmedemediğini biliyorum.
Tuğrul, gene de ’centilmen’ davranırdı.
Buluşmalarımızda Ankara’da çok yalnız olduğunu anlatırdı. “Onca yıl orada yaşamama karşın, yalnızım!“ derdi.
Bu nedenle sahillerde yaşamak özlemlerinden başlıcasıydı. EGE’de ona yaşayabileceği bir konut aramak için çok gezindik…
“Egeli“ olmasına ramak kalmıştı.
Tek tek kişilere, olaylara baktığında umutsuzluğu arttardı.
Bu umutsuzluk kendinden çok düzeysizliklerin artmasıydı. Örneğin bir dernekte yapılan imza gününde, 10 TL verip kitap almayanların, derneğin altında bulunan meyhanede 15 TL’ye bira içmelerine, çok alınmıştı, çok içerlemişti…
Tüm bunlara karşın, dinlenmeye gerek olmadığını; bir şeyler yapmanın gerekliliğini, düşünürdü.
Tuğrul, fotograf üreten bir emekçiydi.
Özgürlük ve vicdan o’nun kadrajıydı!